29 Haziran 2018 Cuma



BİR OTOBÜS HATIRASI


Mevsimler gibi peşimi bırakma benim.
Ben kış olayım sen yaz,
Ben son baharken sen ilkbahar.
Yapraklarım her döküldüğünde, yeniden yeşereceğini bilmeliyim sayende.
Peşimi sakın bırakma.
Ben ölüm olsam sen yaşam ol akıp giden ömrümde.
Hayatta ölüm olduğunu bildiği halde sırf yaşamak güzel diye sevinen, mutlu olan insanlar gibi olmalıyım.
Sonun ne olursa olsun, peşimden senin geldiğini bilmeliyim.

Ben kışken sen yazım ol.
Ben senken sen de biz ol mesela…


                                                                                             

2017 Ankara






BEKLEME


Belki bir zaman geriye dönebilir hayat,
Hep akacak değil ya.
Geçmişle gelecek arasında.
İşte tam da şimdiki zamanda bir yerlerde,
Kaybolup giden,
Yıkılan yok olan ne varsa,
Arayıpta bulamadığın,
Biraz masum, biraz yalan.
Benim beklediğim işte o an.

Fakir edebiyatı çok satmaz ne varsa eskilerde var.
Eskiler dediysek de bakma sen,
Şimdikiler pek bilmez aslında.
Kıymeti çok sonra anlaşılan.
Yazmakla ekmek arasında kalıp, karnından gelen seslere yenik düşen.
Yurdum insanı, fakir edebiyatçısı.

Dertlerin derya olduğu çok dönemler geldi.
Yıkılmaz kalelerin sancısı.
Açılan delikler arasında ezilen yok olan yüreğim, gençliğim.
Ne varsa mazide,
Neyi bırakmışsam bunu da yarın yaparım diye.
Ertelediğim ne varsa kayıp gitti elimin ucundan.
Parmak ucundaki son kan damlası sebep oldu aslında.
Alıp götürdü.
Benden, yüreğimden, yarınımdan.
Ve de en çok ta beni ben yapanlardan
Götürdü hepsini.

Yarınlar da güzel olur elbet diye beklediğim gecelerde.
Alkol kokusu karışmışken gündüzlerime.
Tokuşturduğumuz kadehlerde.
Ne varsa dillerden dökülen.
Sarhoşken edilen dualar kabul olmaz belki ama,
Beddualarda tutmasa keşke.
Sonra çok acıtıyor.
Acıtmasa da dokunuyor insana.
Bol sulu içilen kadehlerdeki Tekirdağ rakısı.

Belki bir zaman geriye dönebilir hayat diye bekleme çocuk.
Giden ne zaman geldi ki şimdi bekleyesin.
Tek yönlü hayatlarda gece bekçisi olmaksa eğer yaşamak.
İçine edilesi aşklarda belki biraz temiz kalmak.
Yüreğinden geçirdiğin ne varsa tersine çıkıyorsa eğer.
Beklemek hep acıtıyorsa içinde bir yerlerini.
Söküp atmak imkansız geliyorsa belki farkında olmadan.
Hayat senin kadar temiz değil diye verdiğin kararlar üç beş kuruş para karşılığı zorlanıyorsa fuhuşa.
Kokusundan etkilenipte saklanıyorsan bir yerlerde.
Bekleme çocuk.
Belki bir zaman geriye dönebilir hayat ama.
Bekleme, giden çoktan gitti.



Türk yazarların öenmli sözleri
1- NAZIM HİKMET 
biz başka severdik, o yüzden başka sevemedik
2- ORHAN VELİ KANIK
Boş konuşan insan çana benzer, içi boş olduğu için çok ses çıkartır.
3- YAŞAR KEMAL
İnsan bir kere birine geç kalır ve bir daha hiç kimse için acele etmez
4- ATİLLA İLHAN
Bazıları şiir sevmez çünkü yaraları yoktur, yaraladıkları vardır.
5- ÖZDEMİR ASAF
Tek kişilik miydi ki bu şehir ? Sen gidince yalnız kaldı.
6- AHMET HAŞİM
Sen sevmeyi bilmedin ki ölmeyi de bilesin. Çünkü sevmeyi bilmeyenler ölmeyi de bilmez.
7- TEVFİK FİKRET
Benim ayinim düşünüp yapmaktır. Benim dinim insan gibi yaşamaktır.
8- SABAHATTİN ALİ
Riyakarlık tesellide son haddini bulur.
9- CEMAL SÜREYYA
Ah ayrılık, bir tek seninle ayrılamadık.
10- MEHMET AKİF ERSOY
İki çeşit insan vardır. Zaman geçtikçe hatalarıyla yüzleşen, zaman geçtikçe yüzsüzleşen.




1- Franz Kafka
Huzur mu istiyorsun? Az eşya, az insan
En kötüsü de sahip olmadığın şeylere ait olmandır.
Aylar sonra ilk defa gözlerim bir işe yarayacak, sen görerek.
2- Lev Tolstoy
Güzel olan sevgili değildir, sevgili olan güzeldir.
Öyle zaman olur ki nereye gittiğin önemini yitirir; çünkü asıl önemli olan yanında kiminle gittiğindir.
Varlığı bir şey kazandırmayan insanların yokluğu bir şey kaybettirmez.
3- Victor Hugo
Az yalan söylenmez, yalan söyleyen her yalanı söyler.
Ölmek bir şey değil, korkunç olan yaşamaktır.
Kadını güzel yapan Tanrı, sevimli yapan ise şeytandır.
4- Honore De Balzac
Her büyük servetin altında büyük bir suç vardır.
Dürüstlük pahalı bir mülktür, ucuz insanlarda bulunmaz.
Bilginin efendisi olmak için çalışmanın kölesi olmak gerekir.
5- johan W. Goethe
Niye ki bu bitmek bilmez yaratılış, yok olacaksa bir gün her yaratılmış.
Kardeşlerimi Tanrı yarattı ama dostlarımı ben buldum.
Uşağım bile olsa yanlışlarımı düzelten efendim olur.
6- Dostoyevski
Sevgi ile kin kalpte uzun süre barınamaz.
Şurası açıktır ki biz sevgiyi acıya bularak severiz.
Kadın her şeyi gören gözü bile aldatır.
7- Moliere
Bilgili bir ahmak, cahil bir ahmaktan daha çok ahmaktır.
Geç yetişen ağaçlar en iyi yemiş verenlerdir.
İnsanları aldatmak, güldürmekten daha kolaydır.
8- Jack London
Onun ne düşündüğünün sevilebilirliği ile hiçbir ilgisi yoktu.
Ölüm acı vermez, acı veren şey yaşamdır.
Dünyanın tüm hazlarının tadını çıkarma özgürlüğü veren şey, paradır.
9- Çehov
Anlamaya çalışma. Hayat hep böyledir işte. Hep o kıyamadıklarımız kıyar bize.
Birileri arkanızdan konuşuyorsa, ondan öndesiniz demektir.
Eğer yalnızlıktan korkuyorsanız evlenmeyin.
10- William Shakespeare
Korkaklar, ölmeden önce defalarca kez ölür; cesur insan ölümü bir kere tadar.
Dik tepelere tırmanmak için başta yavaş yürümek gerekir.
Erkeklere sevgilerini sık söyleyen kadınlar en az seven kadınlardır.



DÜNYA ÜZERİNDE YAŞANMIŞ İLGİNÇ ÖLÜMLER


Hayatımız boyunca bir çok kez farklı ölümlere şahit olmuşuzdur. Duyduğumuz anda irkildiğimiz ve yaşamayı ne kadar çok sevdiğimiz aklımıza gelir. ‘’Allah ölümün bile hayırlısını versin’’ sözünü hatırlatıp, sizler için hazırlamış olduğum listeye geçmek istiyorum.
İLGİNÇ ÖLÜMLER
İLAÇ KUTUSUNUN KAPAĞI
1- TENNESSEE WİLLİAMS
                24 Mart 1911 de Mississippi de doğdu. 7 yaşında yakalandığı hastalığı olan difteri nedeniyle bacaklarını kullanamamaya başladı. Annesinin bu dönemde vakit geçirmesi için aldığı daktilo sayesinde yazmaya olan isteği arttı. Tiyatronun iflah olmaz güneylisi olarak bilinir.
                Ölüm sebebi ise oldukça ilginçtir. Her zaman kullanmış olduğu göz damlası ilacının kapağıdır. İlacı her seferinde kullanırken, kapağını ağzına alır ve dişlerinin arasında tutar bu şekilde kafasını geri yatırarak damlasını damlatırdı. İlacını son aldığı seferde ise işler oldukça ters gitti ve kapak boğazına kaçarak boğulmasına sebep oldu.
İDRAR KESESİ YIRTILMASI
2- TYCHO BRAHE
                Danimarkalı bilim adamıdır. 16 yy. yaşamış ve astronot biliminde çığır açmıştır. Yaşadığı dönemde yemek bitmeden sofradan kalkılması hoş karşılanmazdı. Yemek öncesi tuvalete gitmeyi unutan talihsiz adam, alkolü fazla kaçırmış ve tuvalete gitmek için de izin isteyememiştir. Aşırı baskı nedeniyle idrar kesesi patlamış ve 11 gün acı çektikten sonra ölmüştür.
KORKUDAN ÖLEN KADIN
3-  Eşine şaka yapmak isteyen bir adam, evin içinde kendisini iple asarak intihar süsü verir.  Eve gelen kadın ise kocasını ipte asılı görünce bayılır. Bu sırada komşuları olan bir kadın ise kapının açık olduğunu fark eder. Evdekilerin öldüğünü düşünen kadın eve girer ve para edecek ne varsa toplar. Evden çıkacağı sırada, adam kadına tekme atar. Kadın ise ölünün canlandığını düşünür ve korkudan orada ölür.
ÖLÜMLE ALAY EDİP HİPOTERMİDEN ÖLMEK
4- 1998 yılın da yaşanan bu olayda, Fransız bir adam oldukça ilginç intihar girişiminde bulundu. Bir deniz kıyısında bulunan tepeye çıkıp boynuna ip bağladı. Aynı ipin ucunu bir kayaya bağladı ve zehir içerek kendini ateşe verdikten sonra uçurumdan atladı. Atladıktan sonra elindeki tabanca ile kafasına ateş etti.  Buraya kadar her şey oldukça ilginç ama asıl ilginç olan bundan sonra başlıyor.  Tabancadan çıkan kurşun adamın kafasına isabet etmek yerine ipi kopardı. Ve adam suya düştüğünde bu sayede ipte asılı kalmadı. Suya düşmesi ile beraber yanan elbiseleri hemen söndü. Soğuk suyla temas eden vücudu içtiği zehri kusmasına sebep oldu.  Sudan bir balıkçı tarafından çıkarılan adam, kaldırıldığı hastanede  hipotermi yani vücut ısısının aşırı düşmesi sonucu öldü.  
AYAK BAŞPARMAĞI ENFEKSİYONU
5- beşinci sırada birçok insanın tanıdığı, meşhur viski tadımcısı olan Jack Daniel var.  1911 yılında iş yerine erken saatlerde gelir.   Para kasasını açmak ister  fakat şifresini hatırlayamaz. Sinirlenir ve kasayı tekmelemeye başlar.  Ayak başparmağı yaralanır. Ve kapmış olduğu enfeksiyon sonucu ölür. 

KARDEŞİNİN ÖLDÜĞÜ YERİ GÖSTERİRKEN ÖLEN KADIN
6- 1991 yılında yaşanan bu olay da Tayland’ı 57 yaşında ki bir kadın, çiftliğinde yürürken  inek pisliğine basıp düştü. Düşerken tellere tutunmaya çalışan kadın elektrikli tellerden akıma kapılarak öldü. Kısa bir süre sonra ölen kadının 52 yaşındaki kardeşi, komşusuna olay yerini göstermek için olay yerine götürdü. Talihsiz kadın da ölen kardeşi gibi inek pisliğine basıp elektrikli tellerden akıma kapıldı ve öldü.
AİLECEK BOĞULMAK
7- Mısır da çiftçilik yapan bir adamın tavuklarından birisi Nil nehrine düşer ve kurtarmak için hemen nehre atlar. Girdaba yakalanınca kıyıya dönemez ve yardım istemeye çalışır. Olayı gören adamın oğlu hemen nehire atlar ve babasını kurtarmaya çalışır fakat başarılı olamaz. Ailenin geri kalan üyeleri de aynı şekilde suya atlar ama kimse başarılı olamaz. Çiftçi ve karısı ile beraber iki oğlu iki kızı nehir de can verir. İlginç olan ise nehire düşen tavuk boğulmamıştır.
BERBER MASAJI
8- Erzurum da gerçekleşen olayda rahatlamak için berbere giden bir adam masaj yaptırmaya başlar. Berber masaj esnasında adamın boynunu sağa sola çevirirken hızını ayarlayamaz ve müşterisinin boynunu kırarak ölümüne sebep verir.
ORMAN YANGININ DA ÖLEN BALIK ADAM
9- 1996 yılında Yunanistan yaz dönemin de büyük bir orman yangını başlar. Uzun uğraşlar sonucun da yangın söndürülür. Yangın sonrası uzmanlar yanan alan da araştırmaya yapmaya başlar. Ve gördükleri manzara oldukça ilginçtir. Yanan bölge denizden birkaç km içerde ve oldukça yüksek bir yer olmasına rağmen, gördükleri bir balıkadamdır. Elinde sıkı sıkı tuttuğu zıpkını bile bulunmaktadır.  Yangın söndürmek için görev alan hava araçları denizden suyu aldıkları sırada denizde olan bu adamı da farkında olmadan alırlar ve yangının tam ortasına bırakırlar. Talihsiz adam yangında bu şekilde can verir.      



SABAHATTİN ALİ'NİN HAYATI

Sabahattin Ali,
Türk öykücü, şair , öğretmen, yazar ve gazeteci.

25 şubat 1907 de o dönem Bulgaristan topraklarında olan Gümülcine Sancağına bağlı Eğridere kazasında dünyaya geldi.
Babası Selahattin Ali Bey’in görevi nedeniyle sürekli şehir değiştirmek zorunda kalmıştır. İlk öğrenimini İstanbul, Çanakkale ve Balıkesir’in çeşitli okullarında tamamlamıştır.
Balıkesir’in Edremit ilçesinde yaşadıkları dönemde, o bölge Yunan işgali altındaydı. Babasının maaşını işgal nedeniyle alamaması ailenin zor günler geçirmesine sebep olmuştur.
Sonraki zamanlarda Balıkesir de bulunan Muallim Mektebine parasız yatılı olarak yazılmıştır. Aile içerisinde yaşanan sıkıntılı günlerinden biraz olsun bu şekilde uzaklaşmıştır. Bu dönemde yaşadığı sıkıntılarını, şiir, öykü ve denemeler ile kaleme almıştır.
Okul hayatının Sebahattin Ali için ayrı bir önemi vardır.   Bu dönemde yazdıklarını gazetelere ve dergilere göndermeye başlar ve aynı zamanda arkadaşları ile beraber okul gazetesi çıkarmıştır.  
                Okulda yaşamış olduğu bir olay sonucunda, okul yönetimi tarafından İstanbul gönderildi. Aslında bu olay O’nun için bir cezadan daha çok ödül olmuştu. o yıllarda Ali Canip YÖNTEM, muallim mektebinde edebiyat öğretmenliği yapmaktaydı ve Sebahattin Ali deki yeteneğin farkına vardı. Ali Canip YÖNTEM yardımıyla şiirlerini, öykülerini ve denemelerini bir çok önemli dergide yayımlatma imkanı buldu.
                1927 yılına gelindiğinde babasının ölüm haberini almış ve bu durum O’nu derinden etkilemişti. Babasının ölümü üzerine kaleme aldığı şiir olan ‘’Babam İçin ‘’ 15 ocak 1927 de ‘’ Güneş Dergisi’nde yayımlanır.
                Babasının öldüğü sene henüz 19 yaşındayken okulunu bitirmiş ve öğretmen olmuştur. Dayısının yardımları ile Yozgat Merkez de Cumhuriyet okuluna tayini çıkar. Ailesi ile birlikte buraya yerleşen Ali, burada yaşayan insanlar tarafından oldukça sevilmiştir. Genç yaşına ve oldukça sevilen bir insan olmasına rağmen yalnızlık duygusunun esiri olmaya başlamış ve mutsuz olmaya başlamıştır. Bu yalnızlık, edebiyat ve sanat konusunda çevresindekilerle tek bir kelime konuşamamasından kaynaklanmıştır.
                İçinde bulunduğu durum Sabahattin Ali yi sürekli olarak yazmaya iter. Kalemi sağlam olan yazar bu dönemde yalnızlığını bu şekilde giderir. Yazdıklarını yakının da bulunan ve kendisinden oldukça küçük olan dayısının oğluna okutur. Sanata olan aşkını bu şekilde ayakta tutmaya çalışır. Her ne kadar Yozgat’ta bulunduğu sürede etrafındaki insanları sade ve dümdüz olarak yorumlasa da, Anadolu insanı kendisine çok şey kazandırır ve bu kültürü daha yakından tanıma öğrenme imkanı bulur. Bu bilgi birikimini de ilerleyen zamanlar da kaleme alacaktır.
                1928 yılında Milli Eğitim Bakanlığının açmış olduğu sınava girer ve kazanır. İki yıl boyunca Almanya da dil eğitimi alacaktır. 1930 yılında ülkeye geri döner ve Konya da öğretmenliğe devam eder.
                1932 yılında Konya da arkadaşları ile yaptığı bir toplantı sırasında Atatürk’ü yeren şiir okuduğu gerekçesi ile tutuklanır ve bir yıl hapis cezası alarak Konya cezaevinde yatar. Memurluktan kaydı silinir. Daha sonra Sinop cezaevine gönderilir. Bir iddiaya göre burada cezaevi müdür tarafından, cinayetten tutuklu olan Mehmet Kuşüzümü’ne emanet edilir. Yazar ile aynı koğuşta yatan bu adam, yazarın cezaevinden geceleri sürekli okuduğunu ve gündüzleri ise sürekli yazılar yazdığını dile getirir. Cezaevi günlerinde edindiği bilgi ve tecrübelerini, ‘’ Bir şaka, kanal, kazlar, bir firar, katil osman ve çaydanlık isimli hikayelerin de kullanır. Konya cezaevinde kaldığı zamanlarda Ayşe SITKI’ya yazdığı bir mektupta, suçunun olmadığını ve kendisinden hoşlanmayan birkaç kişinin iftira attığını dile getirmiştir.  Cumhuriyetin 10.yıl dönemi sebebiyle çıkartılan af ile serbest kalır.
                Cezaevinde bulunduğu sürede Yıllarca Edip Akbayram tarafından dinlediğimiz ‘’ Aldırma Gönül ‘’ isimli şarkının sözlerini de burada yazacaktır.  ( bu cümleden sonra şarkı girer )
                Cezaevinden çıktıktan sonra Ankara’ya gider ve Milli Eğitim Bakanlığına öğretmenlik görevine yeniden başlayabilmek için başvurur. Dönemin Milli eğitim Bakanı olan Hikmet Bayur, Sabahattin Ali’den Atatürk ile ilgili olan düşüncelerinden vazgeçtiğini ispatlamasını ister. Bunun üzerine 15 ocak 1934 yılından Benim Aşkım şiirini yazar ve Varlık Dergisinde yayımlatarak Atatürk’e olan bağlılığını göstermeye çalışır. İşsiz kaldığı dönemde kendisi için söylenen ‘’komünist’’ sıfatının doğru olmadığını düşünür ve bu konuda bazı yazılar yazar.  Bir süre sonra yazdığı şiir etkisini gösterir ve Ankara da Neşriyat Müdürlüğüne alınır ve Ankara 2.Ortaokulda öğretmenlik yapmaya başlar.
                1932 yılında İstanbul da eczacı Salih Başotaç’ın evinde Aliye Hanım ile tanışır. Yazarın poliste sicil kaydının olması ilk başta Aliye Hanım’ın ailesi tarafından olumsuz karşılanır. Aile Aliye Hanım’ın isteği üzerine evliliğe izin verilir. 16 mayıs 1935 yılında Kadıköy evlendire dairesinde nikahları kıyılır. Ankara Ulus ta bir daire tutup buraya yerleşirler. Ankara da yaşadıkları dönemde maddi anlamda rahatlayan yazarın bir çok dergide yazıları çıkar. Varlık dergisinde, Kağnı, Arap Hayri, Pazarcı adlı hikayeleri, Ayda Bir adlı dergide ise, Kamyon, bir şaka, apartman, arabalar beş kuruşa ve düşmana adlı hikayeleri yayınlanır.
                Soyadı Kanunun çıkması ile birlikte Ailesi ‘’Şenyuva’’ ismini alır. Fakat yazar babasının ön adı olan ‘’Ali’’ kullanmak istemektedir. Bir çok yazısının altında da Sabahattin Ali imzası bulunduğu için ali soyisminde ısrarcı olur. Fakat ‘’Ali’’ soyisimi kanunlar gerekçe gösterilerek verilmez ve böylece yazar soyadının ‘’ Alı’’ olmasını ister.  
                Yazar, askerliğini 30 yaşına geldiğinde İstanbul da Eski harbiye de yedek subay olarak yapar. Eşini de askerliği süresi boyunca bulunduğu şehire götürmüştür. İstanbul da askerliğik yaptığı dönemde kızları Filiz Ali dünyaya gelmiştir.
                Askerlik sonrası Ankara ya tayini çıkar ve burada Musiki Muallim Mektebine Türkçe öğretmeni olarak atanır. Çevresinde ki yoğunluk azaldığı dönemde edebi çalışmalara daha fazla önem vermiştir. 1939 yılında ‘’ İçimizdeki Şeytan ‘’ romanını çıkarmıştır. Bu romanı yayınlandıktan sonra siyasi tartışmalara sebep olur ve Nihal ATSIZ tarafından, Sebahattin Ali nin hayatından çeşitli bilgilerin olduğu ‘’ İçimizdeki Şeytanlar ‘’ yayınlanır.  
                Ünlü yazar Nihal ATSIZ, Sabahattin Ali yi hedef alarak dönemin başbakanı Şükrü SARAÇOĞLU na mektup yazar. Komünist bir yazarın devlet organlarında görev yapmasını eleştirmiş ve yazarı vatan haini olmakla suçlamıştır. Bu suçlama üzerine Sabahattin Ali, Nihal ATSIZ a hakaret davası açar. Yazar duruşmaya avukatsız katılırken, Nihal ATSIZ ise Hamit Şevket İNCE başkanlığında ki avukatlar topluluğu ile katılır. Olaylı geçen duruşma bir sonraki tarihe ertelenir. Mahkeme Nihal ATSIZ ı suçlu bulur ve altı ay ceza verir. ATSIZ’ın sicilinin temiz olması cezayı dört aya indirir ve tecil edilir.
                1944 yılı sonrası, Marko Paşa, Malum Paşa ve Ali Baba gibi yerlerde yazılarında kullandığı dil daha da sertleşir ve eleştiri boyutunu arttırır. Özellikle bu dönemde siyasi düşünceleri daha ağır basar ve yavaş yavaş siyaset çevresinden insanlarla dost olur. İlerleyen dönemlerde imzasız olarak yayınlanan Marko Paşa daki yazılar başına bela olur ve hakkında dava açılır. Aslında yazıların sahibi Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz olmasına rağmen derginin sorumlusu Sabahattin Ali olduğu için dava ona açılır. Bir süre ceza evinde yatar ve daha sonra tahliye olur.
                Çıkardığı Ali Baba dergisinde, yazmış olduğu Sırça Köşk adlı öyküsünü yayınlar. Bakanlar Kurulu kararıyla bu öykü toplatılır ve Sabahattin Ali ceza alarak tekrar cezaevine girer. Çıktığında ise Ali Baba dergisi kapanır ve maddi sıkıntılar çekmeye başlar.
                İşsiz kaldığı dönemde nakliyecilik yapmaya karar verir ve bir kamyon alır. Bir söylentiye göre nakliye işine girme sebebi, şehirlerin sıkıcı ortamından uzaklaşmak ve yeni insanlar tanıyarak edebi konulara daha fazla kaynak bulmak istemesidir. Aynı dönemde hakkında açılan davaların aleyhine sonuçlanacak olması yazarı tedirgin etmektedir ve yurt dışına çıkmaya çalışacaktır. Çeşitli yollar denese de yurt dışına çıkmayı başaramamıştır. En sonunda, cezaevinden bir tanıdığı olan Berber Hasan kendisine yardım eder. Sabahattin Ali’yi Ali Ertekin isminde silah çalmak suçundan ordudan atılan eski bir subay ile tanıştırır. Yurt dışına çıkmasına yardımcı olacak ve kendisine rehberlik edecektir.
                Fakat bu durum hiçte istediği gibi olmayacaktır. Bundan sonrası için ölümü hakkında çeşitli söylentiler vardır. En bilindik olanı, kendisine rehberlik eden Ali Ertekin tarafından kafası odunla ezilerek öldürülmesidir. Cesedi yaklaşık 7 ay sonra bulunur ve yakalanan Ali Ertekin ifadesinde yazarı öldürdüğünü itiraf eder. Öldürme sebebi ise kendince şöyledir; Sabahattin Ali’nin yurtdışına çıkıp komünizm ile ilgili çalışmalar yapıp Türkiye de ihtilal yapacağıdır.